Torunumu Her Hafta Sonu Görüyordum, Sonra Pediatristi Bana Bir Şey Gösterdi ve Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmadı

Kapı çalınca yedi yaşındaki Ege’nin yüzündeki heyecan anında kaygıya dönüştü. Büyükannesi her hafta sonu geldiğinde ilk soru mutlaka aynıydı: “Okulda kaç tane yüz aldın bu hafta?” Oyuncaklarıyla oynamak yerine kendini matematik problemleri çözerken bulan Ege, artık büyükanne ziyaretlerinden nefret etmeye başlamıştı. Bu sahne ne yazık ki birçok evde tekrarlanan bir gerçeklik. Büyükanne ve büyükbabaların iyi niyetli başarı baskısı, sevgi gösterme çabası olarak başlayıp çocukların ruh sağlığını tehdit eden bir soruna dönüşebiliyor.

Neden Bu Kadar Fazla Beklenti İçinde Oluyorlar?

Büyükanne ve büyükbabaların torunlarına yüksek başarı beklentisi yüklemesinin ardında genellikle derin duygusal sebepler yatıyor. Kendi çocuklarını yetiştirirken ekonomik zorluklar ya da bilgi eksikliği nedeniyle veremediğini düşündükleri şeyleri torunlarına sunma fırsatı bulduklarında, bu kez “her şeyin mükemmel olması” gerektiğine inanıyorlar. Toplumsal kıyaslama kültürü de bu durumu körüklüyor. Komşunun torununun İngilizce kursuna gittiğini duyan büyükanne, kendi torununu da aynı yarışa sokmak zorunda hissediyor kendini.

Bir başka faktör ise kuşaklar arası farklı yetiştirme anlayışları. Bugünün büyükanne ve büyükbabaları, kendi zamanlarında disiplin ve çalışkanlığın ödüllendirildiği bir dünyada büyüdüler. Oyun ve keşfin çocuk gelişimindeki rolünü kabul eden modern pedagojik yaklaşımlar, onlara “tembellik” veya “şımartma” gibi görünebiliyor. Bu nedenle başarıyı tek geçerli sevgi göstergesi olarak algılayabiliyorlar.

Çocukların İçinde Büyüyen Sessiz Fırtına

Küçük çocuklarda başarı baskısının etkileri yetişkinlerin sandığından çok daha ciddi. Altı-dokuz yaş arasındaki çocuklar henüz soyut düşünme becerisini tam geliştiremedikleri için, sürekli eleştiri ve yüksek beklentiyi “Ben yetersizim, sevilmeye layık değilim” şeklinde somutlaştırıyorlar. Sabah uyanmak istemeyen, sık sık karın ağrısı çeken, eskiden neşeli olan ama artık içine kapanan çocuklar, aslında “yeterince iyi olmadığım” mesajını kronik stres olarak yaşıyorlar.

Araştırmalar gösteriyor ki aşırı akademik baskı anksiyete artırıyor ve çocuklarda uyku düzensizlikleri, anksiyete belirtileri ve okul fobisi gelişme riski önemli ölçüde yükseliyor. Daha da endişe verici olan, bu çocukların içsel motivasyonlarını kaybetmesi. Bir şeyi öğrenmenin heyecanı yerine sadece “büyüklerimi memnun etmek” güdüsüyle hareket eden çocuklar, uzun vadede öğrenmeye karşı direnç geliştiriyor.

Ailenin Ortasında Kopan Fırtınalar

Bu durum sadece çocuğu etkilemiyor. Ebeveynler kendilerini iki ateş arasında buluyorlar. Bir yanda çocuklarının mutluluğunu ve sağlıklı gelişimini isteyen anne-babalar, diğer yanda kendi anne babalarını kırmak istemeyen yetişkinler. “Annem çok iyi niyetle yapıyor ama artık dayanamıyorum” diyen anne sayısı giderek artıyor. Bu gerilim, aile içi çatışmalara, sessiz küskünlüklere ve en önemlisi çocuğun güvenli bağlanma ihtiyacının zedelenmesine yol açıyor.

Büyükanne ve büyükbabaların gözünde ise durum çok farklı görünüyor. Onlar sadece torunlarının geleceğini güvence altına almaya çalıştıklarını düşünüyorlar. “Ben kötülük mü istiyorum ki?” sorusu, niyetle sonuç arasındaki uçurumu gösteriyor. İyi niyet, pedagojik doğrularla buluşmadığında zarara dönüşebiliyor.

Sağlıklı Sınırlar Nasıl Çizilir?

Ebeveynlerin yapması gereken ilk şey, kendi ebeveynleriyle sakin bir ortamda, çocuk yokken konuşmak. “Sizi anlıyorum ama…” ifadeleri yerine “Biliyorum ki Ayşe’nin iyiliğini istiyorsunuz, ben de öyle. Şu konuda size ihtiyacım var…” şeklinde iş birliğine davet eden bir dil kullanmak, savunma mekanizmalarını azaltıyor. Somut örnekler vermek de etkili: “Ayşe, sizden sonra iki gece üst üste kabus gördü ve okula gitmek istemedi. Pediatristimiz stresin bu belirtilere yol açabileceğini söyledi.”

Büyükanne ve büyükbabalara öğrenme stillerinin değiştiğini anlatan kaynak paylaşmak faydalı olabilir. Ancak bunu “siz yanlış yapıyorsunuz” mesajı olmadan, “birlikte öğrenelim” çerçevesinde sunmak gerekiyor. Birlikte bir çocuk gelişimi uzmanının seminerine katılmak veya güvenilir kaynaklardan bilgi almak, ortak bir anlayış zemini oluşturuyor.

Büyükanne ve Büyükbabalara Alternatif Rol Önerileri

Torunlarıyla kaliteli zaman geçirmenin akademik başarı dışında pek çok yolu var. Büyükanne ve büyükbabalar, çocuklara hayat becerileri öğreten, aile hikayelerini aktaran, duygusal sığınak olan kişiler olarak benzersiz bir konuma sahipler. Birlikte bahçe işleriyle uğraşmak, yemek yapmak, eski fotoğraflara bakmak, sadece parkta salıncakta sallanmak; bunların hepsi çocuğun gelişimine katkı sunan değerli deneyimler.

Araştırmalar gösteriyor ki büyükanne bakımı sağlık etkiliyor ve büyükanne-büyükbabalarla güçlü bağ kuran çocukların duygusal refahları daha yüksek oluyor. “Başarılı olduğun için değil, var olduğun için seni seviyorum” mesajını alan çocuklar, risk almaktan korkmayan, hatalarından öğrenen bireyler haline geliyor.

Beklentileri Sağlıklı İfade Etme Sanatı

Hiçbir beklentisi olmayan aile gerçekçi değil. Mesele beklentilerin nasıl iletildiğinde. “Bu sınavdan yüz almazsan…” tehdidi yerine “Çok çalıştığını görüyorum, sonucu ne olursa olsun seninle gurur duyacağım” desteği, çocuğun içsel motivasyonunu güçlendiriyor. Büyükanne ve büyükbabalar da övgülerini sürecin kendisine yönlendirebilir: “Ne kadar meraklısın, sürekli soru soruyorsun!” gibi ifadeler, sonuç odaklı övgülerden çok daha gelişimsel.

Büyükanneler torunlarına en çok hangi baskıyı yapıyor?
Akademik başarı beklentisi
Sürekli kıyaslama
Ders çalışma zorunluluğu
Mükemmellik dayatması
Kurs ve etkinlik baskısı

Çocuklara zorlu görevler vermek ile onları sürekli strese sokmak arasında ince bir çizgi var. Gelişim psikolojisinde yakınsak gelişim alanı olarak bilinen kavram, çocuğun biraz zorlansa da başarabileceği görevlerin öğrenme için ideal olduğunu gösteriyor. Ancak çocuğun kapasitesinin çok üstünde beklentiler, öğrenmeyi engelleyen kaygıya dönüşüyor.

Onarım Hiçbir Zaman Geç Değil

Eğer bu satırları okurken “Galiba ben de bunu yapıyordum” diyorsanız, kendinizi suçlamayın. Farkındalık, değişimin ilk adımı. Torunuyla ilişkisini onarmak isteyen bir büyükbabanın hikayesi ilham verici: “Tornum Mert’e ‘Seni notlarınla sevmiyorum, seninle olmaktan mutlu oluyorum’ dedim. İlk başta şaşırdı, sonra sarıldı. Aramızdaki buzlar eridi.”

Çocuklarla açık konuşmak da şifa verici olabilir. Yaşlarına uygun şekilde “Bazen seni çok zorluyorum, bunun için üzgünüm. Sen yeterlisin, seni olduğun gibi seviyorum” demek, çocuğun içindeki yaraya merhem oluyor. Çocuklar affetmeye yetişkinlerden çok daha yatkın, tek ihtiyaçları samimi özür ve değişim görmek.

Kuşaklar Arası Sevgiyi Yeniden İnşa Etmek

Büyükanne ve büyükbaba olmak, hayatın sunduğu en değerli hediyelerden biri. Bu ilişkiyi başarı raporlarıyla değil, koşulsuz sevgiyle inşa etmek hem çocukların hem de büyüklerin mutluluğu için kritik. Çocuklar yirmi yıl sonra büyükannelerinin kendilerine kaç tane test kitabı aldığını hatırlamayacak, ama birlikte güldükleri, hikaye dinledikleri, kabul gördükleri anları her zaman içlerinde taşıyacaklar. Bu bağ, akademik başarıdan çok daha değerli bir miras.

Yorum yapın